Bir kırmızı kadehin içinde boğuldum yalnızlığımla.Adaklar adamadım
kavuşmaların uğruna.Çünkü sen kadar sensizliği de istedim ben aşkın tadına
doyasıya varabilmek adına. Özlemek istedim seni, gecelerce uykusuz kalan bir
kadının gözünü kapatıp rüyalara teslim olmasını istemesi gibi. Havai
fişekler patlamalıydı gözlerimde seni yeniden gördüğümde...Kavuşmanın
lezzetini sağlayan özlem değil miydi? Özlenmeyen bir yürekte aşk barınabilir mi?
Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurda elin elimde sarılmak istemedim
yağmurlara. Yokluğunu yüklenip sırtıma, şeffaflığında hissedebilmek istedim
seni umarsızca.Kolaydı ıslanmak sırılsıklam saçakların altında, zor olanı
istedim; yağmurla değil, varlığının kattığı yoklukla yıkanmak...Başardım
canözüm, az önce okşarken saçımın her bir telini bir sağanak, özleminle
sırılsıklamdım sensizliği her bir hücremde anlayarak...
Seni tüm bencilliğimle sevdim...Sevilme ihtiyacımın cevabıydın sen...Aşkın
sendeki yansımalarıydı beni çeken. Yankılanan sesimdi, sesindeki. Ben
sevmenin bana ait olan kısmını sevdim. Deniz dibinin büyüleyici evreninden
çıkıp, vurgun yiyen yanını sevdim. Dingin doğanın içine kattığım fırtınayı
sevdim...Belki seni değil, seni sevmeyi; belki seni değil, senin beni
sevmeni sevdim...