Hemen Paylaş
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Aşan Bilir Karlı Dağın Ardını (Telli Senem İle Yazıcı Oğlu Osman Ağa)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
_-Cr@zY-_
AdмiηisTяαToя
AdмiηisTяαToя
_-Cr@zY-_


Mesaj Sayısı : 896
Puanı : 5860
Kayıt tarihi : 03/05/08
Yaş : 32
Nerden : DüNyAdAn

Aşan Bilir Karlı Dağın Ardını (Telli Senem İle Yazıcı Oğlu Osman Ağa) Empty
MesajKonu: Aşan Bilir Karlı Dağın Ardını (Telli Senem İle Yazıcı Oğlu Osman Ağa)   Aşan Bilir Karlı Dağın Ardını (Telli Senem İle Yazıcı Oğlu Osman Ağa) I_icon_minitimeCuma Mayıs 09, 2008 7:26 pm

Her
biri bilinmez bir mezar şimdi.Mezar taşları ürpertir,ürkütür insanı.Ama
beni,o hassas melteme bile dayanamayacak kadar hafif
vucutları,yüreklerin in çektikleri,katlandık ları ve yaşadıkları
dillere destan, ateş dolu, acı dolu hayatları daha çok ürpertmiştir
hep.Mezar taşlarından daha fazla.“Sen ne güzel bulursun gezsen
Anadolu’yu” demiş ozan.Demişya! Ne yürekten demiş,ne Doğru
demiş.Anadolum benim.Günde bin güzellik görüp, birine vurulduğumuz.Gam
ile dert ile yogrulduğumuz.Gök gözlü,güneş yüzlü,derin sözlü,yarım
özlü.Ekmek’ini el ile paylaşan, çarşambasını sel alan, sevdiklerini el
alan.Kor yürekli, demir bilekli,başı bulutlarda yiğitlerin, vefalı,
sadık,vefakar,örük saçlı, uzun boylu yapalakların,tuğ sunaların,
toraşamların, gül yüzlü güzellerin, ceylanların,efsanele rin, lav gibi
fişkıran yüreklerin, düğünlerin, halayların, türkülerin, ağaların,
beylerin, ozanların, ve dillere destan aşıkların diyarı anadolum.
Anadolum benim.Kerem ile Aslı’sı var,Ferhat ile şirin’i var, Leyla ile
Mecnun’u var,Elif ile Mahmut’u, Sürmeli bey’i, Şah İsmail’i, Sümmani’si
var. Dil hangi birine döner,yürek hangi birine katlanır.Ve kalem hangi
birini yazabilir. Yazıpta başedebilirki.

İşte Senem ile yazıcı oğluda bu yürek yangınlarını çekmiş binlerce kor yığınından sadece ikisi.

Tülü mayalar, kırk atlar koçlar, taylar kuzular, gökce gelinler ve koç
yiğitlerden kurulu yörük kervanı Binboğa dağlarının üstünden aşıp,
güneş’in kızıla boyanıp battığı Tanır yaylasına doğru ince bir çizgi
gibi, bir uçtan bir uca süzülüp geçti. Günlerdir at üstündeki aşiret
mensupları yorulmuşlar, bunalmışlardı.Ama yol bitmiş sınırın hemen
yanıbaşındaki konak yeri Yapalak görünmüştür. Akşamüstü yaylaya
ulaşınca kervanın en önünde giden tülü mayadan yaşlı bir yörük beyi
sıçrayip indi.Arkasinda uzanan kervana dur etti ve bagırdı. “Konak
yerimiz buradır.At lar baglana, denkler çözüle tez elden çadırlar
kurula ALLAH hayıra getire dedi”Yigitler atlarından, gelinler tülü
mayalarından indiler.Birkaç genç kadın, yörük beyinin indiği devenin
yedeğindeki al bir at’tan, genç bir kızı incitmekten korkar gibi tutup
indirdiler yere.Altına kilim serildi.Üstüne gölgelik çekildi hemen.
Bağdaş kurup oturdu genç yörük kızı yere.Omuzunun bir ucundan bir ucuna
fişeklik çevriliydi.Belinde gümüş saplı bir hançer takılıydı.İran
ipeğindendi tüm giysileri. Samur saçları başındaki yeşil berenin içinde
toplanmış, kenarlarından taşmıştı.Uzun boylu, beyaz tenli, simsiyah
gözlü, ceylan bakışlı, bakanın bir daha baktığı, gürenlerin yüreklerini
yaktığı bir ahuydu bu. Ne Tanır, ne Binboğalar nede bu küçük Yapalak,
böyle bir güzele çadır açmamış,böyle bir ceylana raslamamışlardı.Yayl a
böyle bir güzel görmemişti.

Tez elden çadırlar kuruldu.Atlar kuzular koyunlar çayır’a
salındı.Beyin siyah çadırından geniş obası kuruldu.Tüfekler, sazlar
asıldı çadır direklerine.Ay orta yere gelip dolandı.Mehtap bir uçtan
bir uca ışığıyla doldu yapalak’a.Yörükler meydan yerinde yaktıkları,
gökyüzüne uzanan bir ateş yığınının başında, geceye teslim ettiler ilk
günlerini.

Ertesi sabah hemen duyuldu Tanır’a yörüklerin gelip yerleştikleri.Adette ndi, yerli halk gelip hoşgeldiniz derdi.Birkaç ay
kalıp sonra gidecek olan bu göçebe yörükleriyle kardeş gibi
geçinirlerdi.Hoşgeld ine gitmek bölgenin ağasına düşerdi.Ağa yanına
bölge büyüklerini toplar,kadın’ını yanına alır, gider yeni
misafirleriyle tanış olurdu. Yine öyle oldu. Tanır’ın şanlı Bey’i
Yazıcı oğlu köyünün büyüklerini çağırıp, başlarınada oğlu Osman’ı katıp
hoşgeldine gönderdi yörük içine. Atlayıp atlarına, vardılar yörük
yaylasına yerliler.Yörükler hürmetle yürekten karşıladılar
gelenleri.Koşup ağaya haber verdiler.Kara çadırından önce ak saçlı
yörük beyi,ardında o ahu gözlü, fidan boylu ceren çıktı.Bir hançer gibi
dikildi karşılarına.Başı yularda iki eli böğründe Daha buyrun
diyemeden, ziyaretcilerin başında atın üstünde bir kartal gibi duran
yemyeşil gözlü, kartal bakışlı çınar gibi heybetli Osmana takıldı
gözleri. Bir yıl gibi sürdü ikisi içinde bu bakışlar. Bakıştılar.

Buyrun dedi yörük bey’i.Yanında hala,yere saplı bir hançer gibi duran
kıza döndü.Senem dedi: Atı tut kızım.Koştu Senem adetleri gereğince,
gelen kafilenin bey’i ile hanım ağasının atının yularına
sarıldı.Kadında Osmanda indiler atlarından. Tam kafile yörük illeri
gelenekleri gibi halka tutup oturdular.Hoş geldiniz edildi.Kahveler,
katıklar içildi, konuşulup tanışıldı. Ama iki genc’in aklı ve gözleri
bir an bile ayrımadı birbirlerinden. İşte diyordu Senem! Kendimi
kollarına teslim edebileceğim, erim, erkeğim diyebileceğim çınar gibi
bir yiğit.İşte diyordu Yazıcı oğlu Osman’a.Yazıcı oğlu Osmanda; Baba
evine ***ürebileceğim, övünç duyup yaslanacağım, bir ahu diyordu kendi
kendine.

Akşama kadar kalındı yörük yaylasında.Geniş sofralar yazıldı yere,
koyunlar kızartıldı, katıklar yayıldı,yenildi içildi.Ama Senem le Osman
bir kere düşen bir kor yığını gibi, bakıp durdular birbirlerine.Akşam
yörüklerden ayrılıp Tanır’a dogru yola çıktıkları zaman,Osman
yüreğinden bir parçanın yapalakta kaldığını hissetti.Senem yüreğinden
bir parçanın kopartılıp alındığını, içinden bir şeylerin eksildigini
sandı. Günler akıp geçti.Ne Senem nede Osman unutamadılar
birbirlerini.Bir bahane bulup yeniden gidemedi Osman yörük
çadırına.Senem obadan dışarıya ayak atamadı.

Ama seven yürek neler etmezki, her şeyin çaresi bulundu.Bir yörük
kadını yardım etti bey kızına Bey oğlu atlayıp atına Seneme koştu.Ay
ışığında her buluşup konuşmalarında daha çok yandı yürekleri,Daha çok
sevdiler, daha çok bağlandılar birbirlerine.

Sevda bu. Çaresi olmazsa sarartıp soldurur, öldürür adamı.Senem de
Osman da aynı ateşte kavruldular.Senem seviyordu ama
çaresizdi.Biliyorduk i babası oba dan dışarı kız vermezdi.Töreler
böyleydi.Osman düşündü, bir yörük kızını eve almazdı babası. Kaçalım
dediler bir gün. Yok dedi Senem. Kaçalım dedi oğlan yok dedi Senem. Ben
böyle bir ateşle yana yana ölürümde kaçmam.Kaçıp yere yıkmam başını
babamın.Babamın başını yere yıkamam. Başka çare yok. Kaideleri yıkacak,
iki sevdalıyı birbirine kavuşturacak, ağır kuvvetli Yörük beyine bir
dünür kafilesi gerekti.

Bir yiğit sararıp solar erir giderde,bir bey kadını hatun ana’sı
hissetmezmi.Gayrı sordular, Osman anlattı.Bir tek oğlanın derdine çare
bulmak,onu bu dertten bu acıdan kurtarabilmek için kaideleri bir bir
yıktı babası.Etraf çevrelerden ağalar toplandı.Dünür kafilesi ve
hediyeler hazırlanıp varıdı yörük ağasına. Bir sevinç bir umut düştü
içine senemin,bir sevinç doldurdu içini Osman ağanın.Ne kaldıki aha
bugün olsa yarın kavuşuverirler.Birbi rlerine yakışan nazarlık bir çift
olular. ALLAH'ın emriyle dediler kızını istediler.ALLAH yazdıysa biz ne
edek velakin obamızın kanunları vardır. İhtiyarlarımıza soralım, bir
kaç gün izin verin düşünelim,iletiriz kararımızı.İsteriz ki kızımız
oğlunuza kurban ola,böyle bir beyin gelini ola.Ama töreler dediler.

Umut içinde döndü dünür kafilesi.Bir yangın düştü içine yörük
beyinin.Ama ölürde törelerini yıkmaz, aşiretin dışına kız
vermezdi.Fakat bu çevrenin en güçlü adamı dünür geliyor.Vermezlerse
basarlar obayı alır kaçırırlar kızı.Onlar basmadan biz kaçmalıyız dedi
oba yaşlılarına. Hemen o gece çadırlar söküldü, sürü toplandı, kervan
hazırlandı.Ve Senem içi kan ağlıyor.Bir ölüden farksız.Tüm oba
yiğitlerinin arasında çekilip gittiler Yapalaktan.Bir gecede
toplandılar gittiler.

Ertesi gün tüm Tanırlılar boş buldular yaylayı.Bin yerinden
hançerlenmiş gibi inledi yıkıldı , bir ölüden ferksız oldu Osman. Her
yana haberler salındı, sözcüler gönderildi.Aylar yıllar sürdü bu
arayış.Ama ne yörük kervanının izine raslandı, nede Senemden bir haber
alındı.

Yıllar geçti aradan yandı yıkıldı Osman, ama Senemden bir haber
alamadı.Talih’i her gün biraz daha karardı.Bir düğünde bir gözünü
kaybetti.Değen saçmalarla birlikte anası babası öldü.Günler yel gibi
geldi geçti.Onun içindeki yangın geçmedi unutamadı Senem’i.On yıl,
yirmi yıl, elli yıl, atmış yıl geçti, bir haber gelmedi Senemden.

Sonra bir yaz günü evinin önünde oturup çocuklarıyla oynarken; Köyün
çerçicisi bir ermeni vardı.O geldi koşarak yanına. Ağam dedi! Ağam
kurban olam haberler neki haberler.Desem yıkılırmısın yoksa
sevinirmisin. Eski bir yaraya tuz mu atarım. Anlat dedi
Yazıcıoğlu.Anlat hele ne istersin.Haberin hayırlıysa tarla veririm,
değilse çek git.

Kozan’daydım dedi ermeni çerçi, mal satardım. Açmış oturmuştum metamı,
buğday almış kumaş verirdim.İki büklüm bir ihtiyar geldi yanıma.Saçları
ak, gözlerinin feri sönmüş bir ihtiyar kadın.Oğuk dedi
nerelisin.Tanırlıyım ana dedim. Osman ağayı bilirmisin dedi.Bilirim
elbet dedim.İnsan köyünün ağasını bilmezmi?

Kuşağından bir çıkını çıkarttı.Aha bu lapatan’ı elime tutuşturup, Osman
ağaya söyle Senem *****n selamı var, yüreği yüreğinle birdir.Kimseye
yar olmamıştır.Bir yayla kızı gibi sevmiş bir yayla kızı gibi sadık
kalmıştır de,Ama gayrı her şey geçti.gelip aramaya, arayıp sormaya de.
Ağam selam yerde kalmazmış getirdim sana, Gayrı sen bilirsin dedi
ermeni
çerçi. Yüreğinde yetmiş yıl evvelin koru yeniden yandı.Osman Ağanın
içinde kaynar bir şey aktı.Altınlar tarlalar verdi ermeni çerçiye.At
hazırlattı, yanında iki adam düştü kozanın yoluna. Osman Ağa Senem le
buluştumu bunu bilmiyoruz ama, Maraş'ta Tanır da. Toros'larda,Avşar
illerinde ne zaman bir düğün kurulsa;Önce osman ağanın aldığı haberden
sonra söylediği türküyü söyler kadınlar erkekler.Yankıları Torosların
Binboğaların ötesine doğru yanık bir ses, yanık bir yürek. Nerede bir
gece toplantısı olsa, yaşlılar genç'lere Senem ile yazıcıoğlu Osmanın
sevdalarını anlatırlar hep.


Aşan Bilir Karlı Dağın Ardını
Çeken Bilir Ayrılığın Derdini
Bülbül Kaça Aldın Gülün Nargını
Gül Alıp Satmanın Zamanı Değil

Yaprak Gazel Olmuş Duruyor Dalda
Vefasız Güzelden Bize Ne Fayda
Bu Ayda Olmazsa Gelecek Ayda
Ölürüm Vazgeçmem Sevdiğim Senden

Selvinin Dalları Boyundan Uzun
Yavrular Gözüme Bir Salkım Üzüm
Ölmeden Görseydi O Yari Gözüm
Koyun Kuzu Kurban Olur O Zaman



Ayşegül Göktepe (Radyo Program Yapımcısı)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.crazyim.tr.gg
 
Aşan Bilir Karlı Dağın Ardını (Telli Senem İle Yazıcı Oğlu Osman Ağa)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Hemen Paylaş :: Eğlence - Mizah :: Hikayeler - Anlatımlar-
Buraya geçin: