Hemen Paylaş
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Ben De Gittim Bir Geyiğin Avına (Alageyik)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
_-Cr@zY-_
AdмiηisTяαToя
AdмiηisTяαToя
_-Cr@zY-_


Mesaj Sayısı : 896
Puanı : 5860
Kayıt tarihi : 03/05/08
Yaş : 32
Nerden : DüNyAdAn

Ben De Gittim Bir Geyiğin Avına (Alageyik) Empty
MesajKonu: Ben De Gittim Bir Geyiğin Avına (Alageyik)   Ben De Gittim Bir Geyiğin Avına (Alageyik) I_icon_minitimeCuma Mayıs 09, 2008 7:16 pm

Ben De Gittim Bir Geyiğin Avına (Alageyik)



Ben de gittim bir geyiğin avına,
Geyik çekti beni kendi dağına,
Tövbeler tövbesi geyik avına,

Gidin arkadaşlar kaldım kayada,
Siz gidin kardaşlar kaldım burada.

Tövbe ya... Tövbe ki, tövbe! Yalnız geyik avına mı tövbe. Yoksa
dağların doruklarına, kırların yeşiline, havaya, suya mı bu tövbe? Tüm
güzelliklere mi tövbe. Eee ne dersin. Bir kez ecel elini atmaya görsün.
Gençlik, nişanlılık, yakışıklılık para eder mi? Sebep? Sebep dizi dizi.
Kimini bir çukura düşürür; kimini bir kayadan uçurur. Kimi bir yağlı
kurşuna göğüs verir, kimi yele sele gider. Sonra da türkülerin diline
takılır, yıllar sonrasına taşınır olay.

Öykümüz Toroslarda geçer. Toroslarda geçer ya, çukurun bitip, tepelerin
başladığı; Güneyin bitip, Güneydoğunun başladığı kesiminde Torosların.
"Gavurdağları" derler buradaki Toroslara. Düz ovayı geçip, Antep -
Maraş yolunu tutanlar, bu dağlardan geçmek zorundadır. Zorundadır ya,
geç geçebilirsen. Mübarek dağ değil, zulüm kalesi sanki. Alttan
bakarsın sipsivri bir tepe. Sağına bakarsın dağ; soluna bakarsın dağ.
Kıvrım kıvrım Gâvurdağı'nın tepesine tırmanmak zorundadır, bu dağı
geçmek isteyenler. Bir yanından girilir dağın; döne döne tepesine
gelinir. Yine döne döne inilir tepe aşağı doğru. İnilir ama sağı
uçurum, solu uçurum. Sivri sivri kayalar var sağda solda. Başı döner
insanın kayalara bakarken. Şöyle bir taş parçası alıp atsan aşağı, un
ufak olur da, bir uçurumun dibinde dağılır kalır.

Sözün özü; şimdi yol yolak yapılıp, geçit olmuştur Gavur Dağları ama,
vakti zamanında ala gözlü cerenler, çatal boynuzlu geyikler, kınalı
keklikler, turaçlar cirit atarmış bu dağlarda. Kekliğin "Keklik Kayası"
geyiğin "Geyik Dağı" varmış. Uçurumları, mağaraları da bir bir bilirmiş
hayvancıklar.

Eee bir dağda keklik olur, ceren olur, geyik olur da, avcı el atmaz
olur mu oraya? Adım başı bir uçurum olsa; ve de uçurumun sonu ölüm
olsa, avcı avcılığını yapar. Düşer avının peşine. Düşer ya; eğer avcı
gerdeğe girecek bir gençse; eğer nişanlısı onu gerdek odasında
bekliyorsa, biraz dikkatli olmalı avcı değil mi? Ne gezer. Eğer öyle
olsaydı, günümüze kadar gelen "Alageyik Efsanesi", dilden dile
dolaşmaz, gönülden gönüle bir burukluk bırakıp gitmezdi.

Halil, dal gibi bir genç. Bir de atıcı ki ehh! İşi, gücü geyikler
Halil'in. Sırtlandı mı tüfeğini omuzuna, ver elini Gavur Dağları. Bir
gün, beş gün olsa neyse ne! Bir hafta, on gün dağda kaldığı oluyor
Halil'in. Gelgelelim geride bir anası, bir de nişanlısı var Halil'in.
Bir nişanlı ki, melek gibi. Halil'e de çok bağlı. Ödü kopuyor Halil
dağa gidecek de gelmeyecek diye. Anası derseniz, hepten karşı Halil'in
geyik avına gitmesine. Ne zaman ki Halil azığını hazırlayıp atın
terkisine atar heybesini; anası yapışır yularına atın; "Ey oğul oğul.
Gel vaz geç şu geyik avından. Yuva yıkanının yuvası olmaz. İflah
olmazsın. Sonu iyi gelmez. Gel vaz geç. Bak baban da bu yüzden iflah
olmadı. Ne yapacaksın bunca geyik postunu. Yüreğim razı değil. Atalar
geyik avı tekin değil demiş. Bugün olmazsa; yarın bir iş gelir geyik
avlayanın başına. Kurbanın olam oğul, terk et bu işi".

Halil'dir tutkun ava. Hiç durur mu? Atlar atma; atlar ya, anasını da
kırmaya gönlü razı olmaz. "Ana, bu son olacak. Bir daha söz olsun geyik
avına gitmek yok. " Bakar olacağı yok, ardmdan seslenir anası. "Oğul
oğul. Madem ki inat ediyorsun. Bari yavru geyiklere, yavrulu geyiklere
kurşun atma. Yuvalarını yıkıp, öksüz koma."

Bir yandan anası, bir yandan Zeynep. Ne kadar yalvanr yakarırlar ama
boş. Caydıramazlar Halil'i geyik avından. Her seferinde "Bu son olacak.
Tövbeler olsun artık geyik avına" der, sonra yine bildiğini okur Halil.
Hele iyi bir av yapıp, yüklendi mi sırtına geyikleri, kınalı
keklikleri; deyme keyfine. Köyün orta yerine bir ateş yakarlar. Bir
ateş ki, dumanı gökleri tutar. Ne zaman ki alev biter, köz olur odun;
atarlar geyikleri üstüne, bir şenlik, bir şölen. Bir hay hay, bir vay
vay karışır gider birbirine. Tüm köylü birlik olup, çevirir ateşin
etrafırıı. Güle eğlene yerler geyik etlerini. Yerler de bir yandan da
Halil'in avcılığını övgülerler. "Bravo arkadaş. Şu koca Çukur'da yoktur
senin gibisi" der kimi; kimi de "Zeynep sana olsun. İyi avcı olduğun
ondan da belli" diyerek yarenlik eder Halil'le.

Ama her zaman rastgelmez Halil'in işi. Gün olur, dağ bayır dolaşır da,
bir tek geyik vuramaz. Hele bir Alageyik var ki, aman aman!

Ne zaman ki, bu Alageyik çıksa karşısına, o gün hiçbir av yapamaz
Halil. Alageyik dersen bir başka geyik. Kurnaz. Çevik. Canlıkanlı bir
geyik bu Alageyik. Çıkar bir kayanın başına, "gel beni vur" der gibi
döş verir Halil'e. Halil'dir yatar sipere. Tam nişanlar geyiği. Gez göz
arpacık, demeğe kalmadan geyik kayıp! Bir de bakar ki, arkadaki kayaya
geçmiş Alageyik. Döner Halil. Sürünerek yaklaşır. Yatar sipere. Ne
mümkün! Kayalardan kayalara zıplar da sonunda kaybolur gider Alageyik.
Halil fellik fellik kovalar Alageyiği. Sonunda yorgun düşer, uzanır bir
ağaç gölgesine. Sözün kısası, Alageyiğe rastladığı gün tek kurşun
atamaz Halil.

Böylesi günlerde, geyikler üstüne duyduklarını düşler bir bir. Bazı
geyikler tekin değilmiş Cinler mi, periler mi geyik kılığına girer de
dağdan dağa koşuştururmuş avcıları. Alageyiğe rastladığı gün Halil bu
geyiğin de tekin olmadığını geçirir içinden. Bırakmayı düşünür
avcılığı. Bırakmayı düşünür ya, av tutkusu kor mu tüfeğini duvara
assın. Alageyiğin tekin olmadığına inanır aslında. İnanır ama,
rastladığı zaman da kovup kovalamaktan geri durmaz. Önündeki kayadan
kaybedip, arkadaki kayadan görünce Alageyiği, iyice inanır onun tekin
olmadığına. Bir yandan da peşinden at kovar. Zeynep'in yalvarılarını en
çok böylesi durumlarda ansır. Ve söylenir kendi kendine "Hele bir düğün
olsun. Bırakırım avı. Zaten bu geyikler tuhaf yaratıklar. Anlamadım
gitti."

Günlerden bir gün, Halil yine tüfeği omuzunda, atının sırtında
tırmanmış kayalara. Bir de ne görsün, tam karşısındaki kayanın üstünde
duruyor Alageyik. Yanında da bir yavru. Bir yavru ki, daha boynuzları
çıkmamış. Tüyleri pırıl pırıl. Acemi. Ürkek.

Halil dar atmış kendini attan aşağı. Siperlemiş kayayı. Basmış tetiğe.
Yavru debelenmeye başlamış. Tüfeğini Alageyiğe çevirmiş Halil bu kez.
Çevirmiş ama, Alageyik zıplayıp kaybolmuş birden. Varmış, sırtlamış
yavru geyiği, dönmüş köyüne. Dönmüş ya, anası açmış ağzını, yummuş
gözünü. "Anayı yavrudım ayıran iflah olmaz. Bu son olsun, vazgeç oğul"
diye yeniden yakarmış. Ne derse boş! Olan olmuş. Halil de pişmanlık
duymuş aslında. Ama, ne gelir elden. Bu efsaneyi anlatanlar der ki,
Halil epey bir zaman ava gitmedi. Ta ki, düğün gecesine dek.
Davulların, zurnaların eşliğide gerdeğe girdiği geceye kadar, tüfeğine
el sürmedi Halil. Sürmedi ama, gözü gönlü dağlarda. Kulakları geyik
sesinde. İlk özlemi, Zeynep'ine kavuşmak, ikincisi de geyik avı. Bu iki
özlem öylesine karışır ki bazen, koparıp atamaz birbirinden. Gün günü
eskitir; özlem özlemi kamçılar. Ve gelir düğün gününe dayanır. Dayanır
ki, bir yanda davullar zurnalar; öte yanda saz söz. Üç gün; üç gece
sürer düğün. Erkekler bir yanda halay çekip lorke oynarken; kadınlar da
kendi aralarında eğleniyorlar. Maniler söyleyip, oyunlar oynuyorlar.
Dağdan taşınan odunlar, gece yığılır köy meydanına... Bir ateş yakılır;
sinsin ateşi. Sonra da sinsin oynanır etrafında ateşin, güreşler
tutulur.

Üçüncü günün akşamı, güvey tıraşı yapılır. Ağır ağır tıraş eder güveyi
berber. Bir yandan da kabak kemane, debildek çalar çengiler. Güvey
tıraş edilirken, töreler gereği herkes bir bahşiş karşılığı şişelerle
kolonya serper seyircilere. Ama bu bahşiş dolgun bir bahşiştir. Güveyin
yakınları, arkadaşları daha çok bahşiş atmak için yarışırlar
birbirleriyle. Güveyin tıraşından sonra, sağdıçlar oturur berber
koltuğuna. Onların tıraşı da törenle tamamlanır. Sonra güvey
sağdıçların arasında düşer yola. Bir yandan da gençler "Atalım atalım"
çeker. Karşıdan "Nereye" diye sorarlar "Herkesi sevdiğinin kucağına"
diye yanıtlarlar. Hep birden silahlar çekilir, havaya kurşunlar
sıkılır. Evin kapısına kadar böyle sürer bu. Sonra Halil'in sırtı
yumruklanır, salınır içeriye. Gerdek odasının kapısında telli duvağıyla
Zeynep ayakta beklemektedir Halil'i. Halil girer gerdek odasına; girer
ya kulaklarında bir uğultu, gözlerinde bir karartı. Bir tek ses geliyor
kulaklarına, geyik sesi! Hem de evin yanından geliyor ses. Halil durur.
Kulak kabartır sesin geldiği yana. Basbayağı geyik sesi bu. Üç günlük
yoldan duysa, tanır geyik sesini Halil. Bir durur. "Kör şeytan, kör
gözüne lanet" der. Atar adımını içeri. Daha fazla gelmeye başlar geyik
sesi. Dayanamaz, duvardaki tüfeğini kaptığı gibi fırlar dışarı.
Zeynep'e de "şimdi gelirim" der. Ses yakından uzağa gitmeye başlar.
Halil sesin peşinde. Ses Gavur Dağları'na doğru çekilir. Halil de
peşinde. O gider ses uzaklaşır. Varır Gavurun Dağı'na ulaşırlar.
Ulaşırlar ki, ne görsün Halil. Alageyik çıkmış bir kayanın üstüne,
bakıyor Halil'e. Ayın şavkı vurmuş ki pırıl pırıl derisi. Bir de alaylı
bakıyor ki Halil'e. Atar bir kayanın siperine kendini Halil. Nişanlar
tüfeğini. Tam tetiğe basacak, fırlayıverir Alageyik. Kayıp! Sonra
yeniden sesi gelir yakından. Varır Halil. Bakar çıkmış bir kayanın
tepesine Alageyik. Kaya da kaya! Üç bir yanı uçurum. Gözü kararır
Halil'in. Uçurumu görecek durumda değil. Yeniden yumulur yere. Basar
tetiğe. Alageyik yığılır kalir kayanın üstüne. Halil'de bir heyecan,
bir sevinç. "Hem Zeynep'e kavuştum, hem de ava", diye geçirir içinden.
Bir koşu geyiğin yattığı kayaya yönelir. Tam yanına gelir Alageyiğin,
atar elini ki tutsun geyiği, Alageyik fırlar ayağa. Fırlamasıyla da
çifteyi sallaması bir olur Halil'e. Tüfek bir yandan, Halil bir yandan
boylar uçurumun dibini.

Gerdek odasında da Zeynep bir bekler, iki bekler, bakar geleceği yok
Halil'in. Koşar tüfeğin asılı olduğu duvara bakar. Tüfeğin yerinde
yeller esiyor. Fırlar allı duvağıyla dışarı Zeynep. Fırlar da anlatır
durumu sağdıçlara. Herkeste bir merak, bir telaş. Nerdeyse gün
ağaracak, Halil yok ortalıkta. "Gerdek gecesi güvey kalır mı dışarda.
Mutlakza başına bir iş geldi" derler. Köy gençleri gruplar halinde
düşerler dağ yoluna. Şu tepe senin, bu tepe benim. Adım adım,

Derler ki, köy gençleri ve al duvaklı Zeynep, Halil'in düştüğü uçurumun
kenarına ulaştıklarında, Halil'in sesi bir inilti gibi geliyordu
uçurumun dibinden. "İp salalım çekelim yukarı" derler. Diyene kalmaz
ses seda kesilir Halil'de. Zeynep'tir bir al duvağına bakar, bir
uçurumun dibinde yatan Halil'e. "Sensiz dünya haram bana" der, bırakır
kendini Halil'in yattığı uçurumun dibine.

O gün, bugündür bir ses gelir kayalıklardan. Uğuldar uğuldar bir türkü
olur. Bu ses geyik avına tövbeler eden Halil'in yanık sesidir der
duyanlar.

Bu efsaneyi, dilden dile; kulaktan kulağa ulaştıranlar birşey daha
derler. Uçurumun dibindeki iki sevgilinin mezarlarının üstünde, her
yılın ilkbaharında, aynı günlerde, tam seher vakti tanyeri ağarırken
iki tek çiçek açar. Bu çiçeğin biri kırmızı, duvak renginde, öteki mavi
açar. Tam çiçekler boylanıp, birbirine kavuşacakken, ötelerden bir
geyik uçarak gelir, çiçekleri yer. Bu her yıl böyle sürer gider.
Çiçekler kavuşamaz birbirine.

ALAGEYİK

Ben de gittim bir geyiğin avına,
Geyik çekti beni kendi dağına,
Tövbeler tövbesi geyik avına.

Gidin arkadaşlar kaldım kayada,
Siz gidin yoldaşlar kaldım burada

Ben giderken kaya başı kar idi,
Yel vurdu da ılgıt ılgıt eridi,
Ak bilekler taş üstünde çürüdü,
Gidin arkadaşlar kaldım kayada,
Siz gidin yoldaşlar kaldım burada.

Esvabım bohçada basılı kaldı,
Tüfeğim duvarda asılı kaldı,
Nişanlım da benden küsülü kaldı,

Gidin arkadaşlar kaldım kayada, Siz gidin yoldaşlar kaldım burada.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.crazyim.tr.gg
 
Ben De Gittim Bir Geyiğin Avına (Alageyik)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Hemen Paylaş :: Eğlence - Mizah :: Hikayeler - Anlatımlar-
Buraya geçin: