Ara beni, seni bekliyorum,
telefonun çalmasını ve senin sesini duymayı bekliyorum. İçimdeki huzursuzluğa derman olmanı bekliyorum. Konuşma benimle sadece
"Alo!" de o da yeter benim için.
Sesindeki sıcaklığı duyayım. Senin telefonun öbür ucunda olduğunu bileyim. Yalnız olmadığımı hissedeyim.
Düşündüğümü ve düşünüldüğümü bileyim.
Sadece bunlarla avunayım, sensizliğimi unutayım.
Biliyorum hiçbir zaman bundan ötesi olmayacak aramızda, sana verebileceğim ancak bu kadar.
Ne sen ne ben cesaret edebileceğiz daha ilerisine.
Dost olacağız,
dost kalacağız bir ömür boyu.
Çünkü sen de, ben de yeminliyiz bir daha asla diye...
....
..
.
....İkimizin de ağzı dili yandı, aşklarımız tüketildi.
Sevildiğimizi düşündük, fakat sevilmedik. Kullanıldığımızı hissettik, ama olamaz dedik.
Çünkü biz sevdik.
Bizim için önemli olan bizim sevgimizdi ve seviyor olmamızdı, bilemezdik sevilmedikten sonra sevmenin aşklarımızı tükettiğini,
sadece bizi yıprattığını. Oysa tek istediğimiz sevildiğimizi hissetmekti. Sahiplenilmekti.
Biz aşk oyununu kuralına göre oynamıştık, sevmiştik sevildiğimizi düşünerek.
Aslında pek de önemli değildi sevilmek ya da sevilmemek,
bizi üzen sevildiğimiz yanılsamasına düşürülmemizdi.
Çünkü biz karşılıksız sevmiştik,
yalansız sevmiştik.
Biliyorduk,
sevilmek için önce sevmenin gerektiğini ve bu yüzden beklentisiz seviyorduk